Pakistan'ın mahzun bir köşesinde bir medrese öğrencisi... Fotoğrafçı gelecekmiş diye sevinip kapıya çıkmış avlu kapısındaki telaşlı kalabalığa bakıyor. Halbuki o ara ben çoktan içeri geçmişt
im. o farkedene kadar 10-15 poz çekmiştim bile. Son 100 yılını İngiliz sömürgesinde geçirmiş, ezilmiş bir toplum olsa da geçmişinin köklü olduğunu, güçlü bir kültürel birikime sahip olduğunu biz biliyoruz. Bunu sadece tarihi vesikalardan, tarih kitaplarından değil, belki üzerindeki kıyafetin ayrıntılarından belki arkasındaki kapının görkeminden ve belki de gözlerindeki ışıltıdan bunu anlayabiliyoruz. Tam 100 yıl bil fiil İngiliz sömürüsüne maruz kaldıktan sonra elindeki kitabın kapağındaki 'Elif'' gibi dimdik durabilmek istiyor. Kanları ve gözleri zehirlenmiş olsa da hala ruhlarında bir ''ELİF'' olduğunu söylemek istiyor belki de. Dünya çapında yapılan yarışmalarda fiziksel kabiliyeti en yüksek ordulardan birisi Pakistan ordusudur. Bunu oradaki genci yaşlısı herkes gurula anlatıyor. Ve bunu vatan millet aşklarına bağlıyorlar. Ve yine hatırlatalım Kurtuluş savaşında Türkiye'ye (Osmanlı'ya) en büyük yardımı yapanlar Pakistan halkıdır.

Osmanlı, İstanbul, Anadolu…

Bunlar bir Pakistanlı için uğruna feda edilebilecek çok şeyin olduğu değerlerdir. Anadolunun işgaline  hiç bir islam ülkesinde Pakistan’da ki gibi  bir reaksiyon oluşmamış, başka hiç bir ülkeden Anadolu'ya bu kadar yardım gönderilmemiştir. Üstelik o yıllarda  Pakistan-Hindistan müslümanları İngiliz sömürüsünün pençesinde inliyorlardı.Yüz yıl süren  ticari, siyasi, politik sömürü Pakistan halkını aç ve açıkta bırakmıştı.Osmanlı zor durumda, Halife-i müslimin  darda denilince  kimin neyi varsa toplayıp zamanın komünist Rusya'sı üzerinden  Türkiye'ye ulaştırdılar. Hem de ne yardım…

Özellikle Pakistan'ın Lahor kentinde vuku bulan hadiseler gerçekten kayda değerdir. Tarihe bir kardeşlik vesikası olarak zaptolan bu olaylar hem Osmanlı-Türkiye devlet arşivlerinde hem de o zamanın şartlarıyla Pakistan arşivlerinde mevcuttur. Pakistan'ın pek çok bölgesinde yaşayan ihtiyar kimseler hala bu hüzünlü ve onurlu hadiseyi gururla anlatırlar. Olayın yaşandığı yeri bile göstererek dedelerinin hatıralarını anlatıyorlar bize; Biri meydana çıkmış bağırıyor - Ey ümmeti Muhammed yetişin! İslamın son kalesi son temsilcisi Osmanlı zor durumda halifelik makamı zor durumda.Bütün küffar birleşmiş İslamın son kalesine saldırıyor.Allah aşkı için Muhammed aşkı için Türk kardeşlerimize yardım edin…….
Bir kaynaşma bir uğultu şehrin bütün sokaklarına yayılıyor. Herkesi bir telaş kaplıyor evlere girilip çıkılıyor kulaktan kulağa hüzünlü fısıltılar yayılıyor.
Kadınlar kollarındaki bileziği, kulaklarındaki küpeyi çıkarıyorlar.Bazı kadınlar öyle heycanlanmış ki küpe kulağının etiyle düşmüş yardım toplanan sandığa.


Mahallerde yardım toplayanlar anlatıyor.
-Şehrin fakir mahallelerinden bir evde anasıyla oğlu konuşuyor. Çocuk annesine, 
-Anneciğim bari   unlardan bir çuvalını bize bıraksaydın.Kardeşlerim  açlıktan ölecek.
 -Oğlum! Evladım! Biz ölürsek biz ölürüz.Osmanlıya birşey olursa İslam ölür.

Yine meydanda yaşlıca bir kadın. Ağlayarak insanlardan yardım istiyor. Benim ne  unum var ne de altınım, ne küpem var ne de bileziğim. Biricik evladım, kucağımda ki şu kara oğlum  var. Allah için  yok mu bir hayır sahibi. Oratalık bir anda çalkalanıyor. Hıçkıranlar, dua edenler, secdeye kapananlar. Onlarca hayırsever o küçük bebeği  satın alıyorlar. Parası Anadoluya gitsin diye teslim ediyorlar o pakistanlı  pak ve temiz Ana’nın ellerine. Evladını da geri veriyorlar bize dua et diye..

 Resmi rakamlara göre 2.5 milyon sterlin gibi bir yardım toplanıp Osmanlı'ya ulaştırılmıştır.

Pakistan (Hint müslümanları) sadece maddi yardım toplamakla kalmayıp yaklaşık 3.000 kişilik kolluk kuvvetiyle fiilen savaşa da katılmışlardır. Hicaz cephesinde ve muhtelif cephelerde savaştıkları bilinmektedir. Aynı Pakistan Kıbrıs Barış Harekatı'nda 100'ü geçmeyen uçak filosunu Türk silahlı kuvvetlerine açmış, tüm uçak filomuz Türk Silahlı kuvvetlerinin emrindedir demiştir. Ve yine aynı Pakistan 17 Ağustos depreminde Türkiye'ye çok büyük yardımlar yapmıştır.

Bunca gerçekliğe rağmen günümüz Türkiye'sinde Pakistan ile olan bu münasebetimiz maalesef yeterince bilinmemekte. Özellikle yeni yetişen nesil konuya çok uzak. Geçtiğimiz yıllarda Pakistan'da yaşanan sel ve deprem felaketlerinde Türkiye'den ciddi yardımlar bölgeye gönderildi. Ancak bu devlet nezdinde ve bir kaç STK bünyesinde gerçekleşen, toplumun geneline yayılmayan organik bir hareket olmaktan uzak bir yardımdı. Bunların içerisinde en çok dikkat çeken faaliyet şüphesiz İpek Yolu Asya Derneğine aittir. Sadece felaketler olduğunda değil sürekli olarak bölgeye kurban ve yardım ulaştırmakta , eğitim kurumları ile ortak yürüttüğü  faaliyetleri ile yüzlerce gencin eğitimlerine katkıda bulunmaktadır. Vakti zamanında Osmanlı için tek tek kapı kapı toplanan yardımlar yine kapı kapı o fedakar analara ulaştırılıyor. 


Selam olsun o gönlü pak kardeşlerimize…







0 yorum:

Yorum Gönder

  ©   Sağ Tıklama Engeli